İçeriğe geç

Kan portakalı neden yok ?

Kan Portakalı Neden Yok? (Bir Meyveden Fazlası Olan Hikâye)

Bugün sana bir hikâye anlatacağım. Belki ilk bakışta basit bir meyve merakı gibi görünecek ama aslında çok daha derin bir şey bu… “Kan portakalı neden yok?” sorusunu duyduğumda, çocukluğumun kış sabahlarına dönerim. Sobanın üstünde kaynayan çayın kokusuna karışan portakal kabuğu kokusu, annemin mutfakta hummalı hazırlıkları, babamın gazeteyi katlayıp manşetlere bakışı… Ve o sofrada, turuncu değil, bordo-kırmızı renkli bir mucize: kan portakalı. Artık o renk yok. O tat yok. Ve belki de sadece bir meyveden değil, bir çağdan da uzaklaşıyoruz…

Bir Hikâyenin Başlangıcı: Eda ve Mert

Bu hikâyede iki karakterimiz var: Eda ve Mert. Eda, empatisiyle tanınan bir psikolog; Mert ise stratejik düşünme yeteneğiyle öne çıkan bir ziraat mühendisi. Yıllardır arkadaşlar. Bir gün Eda, pazarda dolaşırken çocukluğundan hatırladığı o kan portakallarını bulamayınca içi burkulur. Eve döner dönmez Mert’i arar.

“Mert, sence neden artık kan portakalı yok?” diye sorar.

Mert önce kısa bir sessizliğe gömülür. “Vardır bir nedeni, buluruz,” der, klasik çözüm odaklı tavrıyla.

Eda ise bambaşka bir yerden yaklaşır: “Belki de biz artık mevsimlerle bağımızı kopardık. Belki doğanın ritmini dinlemeyi unuttuk…”

Gerçeğin İzinde: Kan Portakalının Gizemi

İkili araştırmaya koyulur. Mert teknik detaylara dalar; Eda ise hikâyeleri toplar.

İklimin Sessiz Çığlığı

Mert’in araştırmalarına göre kan portakalının yetişmesi, sıradan portakaldan çok daha hassas koşullar gerektirir. Bu meyve, kışın gündüz ve gece arasındaki sıcaklık farkıyla “antosiyanin” adlı pigmenti üretir; o meşhur kırmızı rengi de buradan gelir. Ancak iklim değiştikçe bu fark azalmış, soğuklar eskisi kadar keskin olmamış. Sonuç: Kan portakalı, doğal olarak renklenemiyor.

“Bunu çözebiliriz,” der Mert. “Yüksek rakımda özel seralar kurar, sıcaklık farkını yapay olarak yaratırız.”

Eda başını sallar: “Belki çözersin ama doğa sana mesaj veriyorsa önce onu dinlemek gerekmez mi?”

Ekonominin Acı Gerçeği

Kan portakalı, sıradan portakallara göre daha zor yetişir, daha az verim verir ve taşıması zordur. Büyük üreticiler için bu, “kâr etmeyen ürün” anlamına gelir. Bu yüzden birçok üretici yıllar içinde kan portakalı ağaçlarını söküp yerine daha kolay satılan türler dikmiştir.

Mert bir tablo çizer: “Verimlilik, lojistik, talep… Her şey başka çeşitlere kaydı.”

Eda ise sessizce pencereye bakar: “Ama bu, bir hatıranın silinmesi demek. Bir tat, bir çocukluk, bir mevsim anısı…”

Toplumun Tercihleri: Hızlı Tüketim Çağında Yavaş Meyve

Belki de en çarpıcı gerçek şu: Biz tüketiciler olarak sabırsızlaştık. Her meyveyi her mevsim istiyoruz. Raflarda kusursuz görünen ama tatsız ürünlere razı oluyoruz. Kan portakalı ise sabır istiyor; mevsimi beklemek, doğanın dengesine saygı duymak gerekiyor. Biz bu sabrı kaybettikçe, kan portakalı da aramızdan çekildi.

“Herkes kolay olanı seçiyor,” der Mert.

“Ve zor olanın kıymetini unutuyor,” diye ekler Eda.

Bir Hatıranın Yeniden Doğuşu

Aylar sonra, Eda ve Mert küçük bir kasabada bir bahçeye gider. Yıllardır terk edilmiş, ama hâlâ birkaç kan portakalı ağacı ayakta. Dallarında kırmızıya çalan birkaç meyve asılı. Eda birini koparıp eline alır, çocukluğunun kokusunu içine çeker.

“Belki de mesele, onların yok olması değil,” der. “Bizim onları hatırlamamız.”

Mert gülümser: “Ve yeniden büyütmemiz.”

Geleceğe Dair Umut

Kan portakalı hâlâ var. Belki market raflarında değil ama küçük üreticilerin bahçelerinde, tutkuyla çalışan çiftçilerin toprağında. Eğer talep edersek, mevsime saygı duyarsak ve doğanın dengesini korursak yeniden çoğalabilir. Tıpkı unutulmuş bir dostluğu yeniden kurmak gibi…

Son Söz: Bir Meyveden Fazlası

“Kan portakalı neden yok?” sorusu aslında şu anlamlara geliyor: Biz doğayla olan bağımızı nasıl kaybettik? Ne zaman sabırsız olduk? Neden her şeyin kolayına kaçtık? Belki de cevap, sadece bir meyveyi değil, bizi de değiştirebilir.

Belki de yeniden hatırlamanın zamanı geldi. Belki de bir gün, pazarda bir kasanın köşesinde bordo renkli bir mucizeyle karşılaşır ve “İşte o!” deriz. Belki o gün, sadece bir meyveyi değil, bir hikâyeyi de geri kazanırız.

4 Yorum

  1. Rıza Rıza

    Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), 100 Temel Eser listesi içinde yer alan “Şeker Portakalı” kitabını derste ödev olarak okutan bir öğretmene kitabın müstehcen olduğu gerekçesiyle soruşturma açıldı . 3 Oca 2013 Milli Eğitim hayat kurtardı! “Şeker Portakalı” müstehcen, “Fareler ve … Yeşil Gazete milli-egitim-hayat-kurtardi-seker… Yeşil Gazete milli-egitim-hayat-kurtardi-seker…

    • admin admin

      Rıza!

      Tamamen aynı düşünmesek de katkınız için teşekkür ederim.

  2. Şevval Şevval

    Bunları normal tatlı portakallardan ayıran şey, etlerinde ve bazen kabuklarında antosiyaninler olarak bilinen pigmentler içermeleridir . Bu pigment, kan portakalının etine koyu, kırmızımsı bir renk verir, bu nedenle ‘kan’ portakalı adı verilir. Bu kez, Coğrafi İşaret tescil aday Kan Portakalı’nın izini sürmek için yolumuz Mersin ‘e düştü. Mersin’de yetişen bu özel kan portakalı ilk olarak 1937’de İtalya ve İspanya’dan Mersin’e gelmiş. Yerelin İzinde 5.

    • admin admin

      Şevval!

      Her ayrıntıda aynı fikirde değilim, fakat teşekkür ederim.

Şevval için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gaziantep Sıska Escort